HEMŞİN YAYLALARI
İnceden tulum ve kemençe nağmeleri duyulduğunda; bilin ki Karadeniz için yayla zamanı başlamıştır. Artık her vadide bir şölen havası vardır çünkü Karadeniz insanı nerede olursa olsun ne yaylasını ne de köyünü unutur.
Uğur Biryol
Karadeniz’de mevsim dönüşümlerinin her biri ayrı bir güzelliktedir; o bölgeye giden az çok bunun ne demek olduğunu anlayabilir. Ben mesela Çamlıhemşin’de geçen çocukluğumda en çok sonbahar mevsimine geçişi severdim. Çamlıhemşin’de ilkbahar mevsimine “iptiyaz” der eskiler. En başta, ağır bir kış yükünün altında dinginleşen gürgen, ıhlamur, kestane ve kızılağaçların renk cümbüşünden başlamak gerekir. Her birinin dallarında ayrı bir telaş vardır ve hepsi kendini nemli bir yaz mevsimine hazırlar. Çünkü gurbetçisi bol olan Karadeniz bölgesinin yazlık misafirlerinin en çok kendilerini seyredeceğini bilirler. Ve çıplak gözle kışın çok rahat seçilebilen orman örtüsü, yazın gelişiyle artık yavaş yavaş bütünün içinde kaybolur. Karadeniz’in yayla zamanı birçok yerin yaz mevsimidir de bir bakıma. Haziran ayının başlarında yola düşen yaylacılar tatlı bir telaş yaşarlar, yeşermeyi bekleyen ağaçlar gibi. Yaylalarla birlikte, sadece doğa değil insan da canlanır adeta. İlk olarak; bütün bir kışı ahırda geçirmek zorunda kalan ve sahiplerinin karlı ormanlardan getirdiği ve Hemşinliler’in “alaf” dediği kumar ağaççıklarının yapraklarıyla karnını doyuran süt ineklerinin bayramıdır yayla zamanı. Çünkü yayla zamanlarında, ahırdan bir iki ay içinde yükseklere, yaylalara çıkılacaktır. Bu ahırdaki hayvanlarına bakmakta zorlanan köylüler için de çok önemli bir şeydir. Ahırdan çıkan hayvanların kırlara salınmaması için artık bir sebep yoktur. Hayvanların ve insanların bir arada yaylalara çıkması, bu içiçelikten çok güzel hikâyeler de çıkarabilir. Şunu kesinlikle söyleyebilirim sanırım. Karadeniz kadınları hayvanlarına âşıktır; onlara isim verir, süsler ve bir gelin gibi ahırdan çıkışını adeta tören haline getirir. Bizim evdeki hayvanları zaman zaman kıskandığımı hatırlıyorum. Öyle bir itibarları vardır ki, insanın inek olası gelir! Biz de çocuklar olarak hayvanları çok severdik, zaten onları yaylaya götürme görevi bizlere aitti. Bütün bir kış ahırda kalan hayvanlar, serbestliğe kavuşunca sağa sola kaçışır, yayla yolundan sapardı. Bizim görevimiz de yayla yoluna girene kadar onları kontrol etmekten ibaretti. Kaçkarlar’da yayla mevsimi diğer bölgelere göre biraz daha geç hissedilir. Bizim için yaylalara gitmek de okulların kapanmasıyla başlayan ve yazbaşı yaylanın yolunu tutmaya başladığımız zamandı. Ki türkülerde bile, bahara ve doğaya övgü vardır: “Ot yesam yaylalarda, bana ne lazim börek…”
Doğayla insanın yazılmamış öyküsü
Yaylalar, Karadeniz insanı için olduğu kadar, kent hayatından yorgun düşmüş kalabalıklar için de bir nefes alanı artık. Karadeniz denildiğinde akla hırçın bir denizden çok yaylaların gelmesi de bundan değil mi? Gelişen yayla turizmiyle birlikte Karadeniz’in yüksek yurtları her yıl yurt içi ve dışından binlerce konuğu ağırlar oldu. Özellikle festival ve şenlik zamanları yaylalar tam bir şölen alanına dönüşüyor… Her Karadeniz yaylasında olduğu gibi Çamlıhemşin yaylalarında da yılın bu zamanları sevinçli telaşlar yaşanıyor; her bir dağın ardından bir şenlik havası yükseliyor… Herkes, yüksek dağlarda özgürce salınmanın huzurunu yaşıyor şimdi. Sadece insanlar değil; çiçekler, hayvanlar, böcekler de öyle…Kaçkar Dağları eteklerinde kurulmuş büyüklü küçüklü onlarca yaylanın içinden bir tercih yapmak çok zor. Ancak benim için Palovit Vadisi üzerinden yükselen Sal, Pokut, Hazindağ, Amlakit ve Samistal yaylalarının ayrı bir yeri var. Kaçkar Dağları ekosistemi içinde yer alan yaylalar gurbetçilerin büyük bir bölümünün yazlarını geçirdiği, eskiden çokça hayvanlarıyla birlikte göç ettiği bir alanken şimdilerde sayfiye olarak kullanılıyor. Çamlıhemşin ilçe merkezinin içerisinden geçip sola sapıldığında Hala Deresi boyunca uzanan köylerin yukarısında adını kaplıca turizmiyle duyurmuş Ayder’in yanı sıra Kavrun, Ceymakcur, Paakçur, Huser ve Avusor gibi yaylaları görmek mümkün. Çamlıhemşin’den Fırtına Vadisi’ne doğru devam edildiğinde ise Çat’tan başlayarak Elevit, Haçevanak, Karunç, Trovit, Palovit, Apevanak gibi yaylaları dolaşmak mümkün. Bir de Verçenik tarafı var ki, o daha da ulaşılmaz görüntüsüyle insanı cezp ediyor. Yaklaşık 50 km.lik bir yolla ulaşılan bu masalsı güzergâhta Başhemşin, Başyayla, Kale, Çiçekli gibi yerleşkelere ulaşmak, o yükseltilerde bir yaşam kurulabildiğini görmek insanı büyülüyor.